Otomotiv Yenileme Pazarı Her Yönüyle Ele Alındı
Yenileme Pazarı Geliştirme Derneği (YPG) Automechanika İstanbul 2014 kapsamında “Bugünden Yarına Türkiye Yenileme Pazarı” konulu bir konferans gerçekleştirdi. YPG Derneği Başkanı Mesut Urgancılar tarafından moderatörlüğü gerçekleştirilen toplantıda otomotiv yenileme pazarı farklı boyutlarıyla ele alındı.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Akdeniz Toplantı Salonu’nda 10 Nisan 2014 tarihinde yapılan konferansta Lucas Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Aytuğ Sakallıoğlu, Groupauto Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve YPG Demeği Başkan Yardımcısı Eyal Tarablus, İntermobil Genel Müdürü ve YPG Derneği Genel Sekreteri Rıfat Perahya, Martaş Otomotiv Yönetim Kurulu Üyesi Ziya Özalp, Hıdır Usta Genel Müdürü Rıza Şahin konuşmacı olarak yer aldı.
Lucas Elektrik ile uluslararası alanda marka olma tecrübesini konuşmasında paylaşan şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Aytuğ Sakallıoğlu, üretici olarak Türkiye’de otomotiv yenileme pazarının gelecekte hangi konumda olacağını anlattı ve konuşmasında şunları söyledi:
“Biz motor parçası üreticileri oldukça şanssızız; çünkü Türkiye’de motor üretilmiyor. Motorlar yurt dışından geliyor. Regülasyonların çok sık değişmesi motorların uzun zaman gündemde kalmasını engelliyor. Haklı olarak araç üreticilerinin motoru yerlileştirmesini ekonomik kılmıyor. Bu üreticiler için oldukça büyük bir sorun.
Bir diğer sorun da artık kararların global olarak verilmesi. Dolayısıyla orjinal ekipmanlar, parçalar üretseniz dahi Aftermarket’in sizin için önemini ön plana çıkartıyor. Bu noktada yerli imalatçı bu sebeplerden dolayı aracının üzerinde orijinal ekipman olamadığı takdirde bu pazardan pay alabilmesi için daha çok çalışması gerekiyor. Burada da birkaç husus ön plana çıkıyor. Pazardaki orijinal ürün ve eşdeğer ürün kavramlarının yarattığı bir karışıklık var. Blok muafiyet kavramına göre bir orijinal ekipman üreticisi olarak üzerine OE olarak satmadığımız bir araca parça ürettiğimizde biz buna orijinal parça deme hakkına sahibiz. Eşdeğer parça da orijinal ekipman parça üreticisi olmasa da üreticilerin ürünlerini tanımlama hakkına sahip olduğu bir kavram.
YPG’nin önemini vurgulamak istediğim diğer bir konu da FIGIEFA’nın right to repair (tamir etme hakkı) başlığı altında elde ettiği kazanımlar sonucunda araç üreticileri parçalarla ilgili bilgileri üreticilerle paylaşmak durumundalar. FIGIEFA gibi kurumlar olmasaydı aracınızın lastiğini bile orijinalinden farklı bir lastikle değiştiremeyecek duruma gelecektik.”
İntermobil olarak HELLA firmasıyla 2009’da yapılan ortaklık sonrası 70 ülkede var olan bir yapının parçası haline geldiklerini kaydeden Rıfat Perahya, Türkiye otomotiv pazarının çok açık bir geleceğe sahip olduğunu söyledi ve konuşmasına şöyle devam etti:
“Önümüzdeki 10 sene içinde bulunduğumuz pazarın büyümeyle ivme kazanacağına inanıyorum. Bugün Türkiye’de 15 milyonluk bir araç parkı var. 5 kişiye 1 araç düşüyor. Almanya’da 3 kişiye 2 araç, Amerika’da 1 kişiye 1 araç düşüyor. Sadece buraya baktığımız zaman çok büyük bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu görüyoruz. Yakın gelecekte toptancı ve dağıtım kanalının alt seviyesindeki firmaların, hem de Avrupa’da olduğu gibi finans kuruluşlarının ortaklıklar ya da satın almalar yaparak Türkiye pazarına gireceklerine inanıyorum. Bu süreçte hepimiz otomotiv yedek parça sektörünün bir parçası olarak değişime hazır olmamız ve şirketlerimizi bu yapıya uygun hale getirmemiz lazım.
Son 1 sene içinde dağıtım kanalında ciddi değişiklikler görüyoruz. Daha öncesinde çok konvansiyonel olan bu sistem de ürün son kullanıcıya ulaşana kadar çok fazla dağıtım seviyesinden geçiyordu. İthalatçı büyük toptancıya satış yapar, büyük toptancı finansal riskten kurtulmak için ara toptancılara satar, küçük toptancılar perakendeye, onlar da servise satar. Bu şekilde ürünler olması gerektiğinden çok daha pahalıya geliyor. Ancak son 1 sene içinde aftermarket kısmında çok ciddi bir konsolidasyon yaşıyoruz. Herkesin değişime açık olması lazım. Artık İstanbul’dan dağıtımın yapılamayacağının herkes farkına varmış durumda. Birçok firma artık şubeleşme yoluna gidiyor. Dağıtım kanalının daha az oyuncuyla ya da daha az seviyeyle gidecek olması sektörümüze kazanım sağlayacaktır.”
Otomotiv yenileme pazarında yıllar içinde yaşanan gelişmelerin şirketleri rekabette daha güçlü olmak için zorladığını belirten Martaş Otomotiv Yönetim Kurulu Üyesi Ziya Özalp, bu alanda yaptıkları lojistik yatırımları şöyle anlattı:
“Türkiye’de bu sektör çok daha kapalı bir sektör. Çok fazla da açılması mümkün değil, çünkü baktığımız zaman yaptığımız iş hiçbir zaman son kullanıcının ilgisini çeken bir iş değil. Hiç kimse araç kullanıcısı olarak yedek parça ile ilgilenmiyor ve ilgilenmeyecek de. Bu durumda bir arada olmamız gerekecek ve daha çok bu tip organizasyonlar içinde çalışmalar yapmamız gerekecek. Şirketimizde de insan kaynakları çalışmasında genç jenerasyonların daha fazla görev alması yönünde çalışmalarda bulunduk. Son dönemde de sektörün en önemle ve geliştirilmesi zorunlu kısmı lojistik ile ilgili çalışmalar yürüttük. Araç parkına uygun yedek parça bulunabilirliği, çeşitliliği daha çok arttırabilmek, hızlı sevkiyat konuları yönünde bir lojistik gelişimimiz oldu ve bu yönde devam eden çalışmalarımız olacak.”
TEMOT ile ortaklık tecrübesi bulunan Hıdır Usta adına Rıza Şahin ağır ticari araçlar alanında yenileme pazarı temsilcisi olarak yaşadıkları deneyimleri paylaştı. Konuşmasının devamında Rıza Şahin, Türkiye’deki araç parkı hakkında şu bilgileri verdi:
“Ticari araçlar sektörünü konuşmak gerekirse; ticari araçları kendi içinde ikiye ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de 4,5 milyon adet bir ticari araç parkuru var. Motorlu araçlar parkuru var. Bunun bizim daha profesyonel olduğumuz alanı 800 bin adete yakın kamyon, ağır ticari, 250 bine yakın da otobüs pazarı söz konusu. Bunun yanı sıra 400 bine yakın midibüs ve 3 milyona yakın da kamyonet pazarı var. Toplamda 4.5 milyonluk bir pazardan bahsediyoruz. Dediğim gibi daha konservatif bir pazar.”
Türkiye pazarının yanı sıra uluslararası pazarlarda da faaliyet gösteren bir şirket olduklarını vurgulayan Rıza Şahin, konuşmasında uluslararası işbirlikleri ile ilgili tecrübelerini şöyle anlattı:
“Uluslararası satın alma grubuna geldiğimiz noktada TEMOT International, Karland’la başlayan ticari faaliyetinden sonra dünyada olduğu gibi; belki de TEMOT bunlara ilk ön ayak olanlardan bir tanesi, son 3 yıldır ağır vasıta konusuna ciddi bir eğilim başladı. Bu pazarda en atak olan şirket de TEMOT International görünüyor. TEMOT adına birkaç cümle söylemek gerekirse; biz 9 adet konusunda uzman yedek parça dağıtıcı firma bir araya gelerek TATCOM A.Ş.’yi kurduk. Bu şirketi kurmakla beraber TEMOT International’dan da resmi hissedarı olarak lanse edildik. 9 firma 270 milyon Euro’yu temsil ediyor. Bunun da 160-170 milyon Euro’su ağır vasıtadan geçiyor.”
FIGIEFA Yönetim Kurulu Üyesi Eyal Tarablus ise sektörün bu uluslararası çatı kuruluşu hakkında şöyle bilgi verdi:
“FIGIEFA Avrupa’da yerleşik 22 ülkeden 29 derneğin çatısı konumunda bir federasyon kuruluşudur. FIGIEFA üyesi olan ülkelerdeki araç parkı toplamı yaklaşık 250 milyondur. FIGIEFA bu 250 milyon aracın bağımsız yenileme pazarında haklarını savunuyor. FIGIEFA 1955 yılında kurulan, AB ve diğer uluslararası platformlarda yenileme pazarında serbest ve adil rekabetin korunması konusunda çalışmalar yapmaktadır. FIGIEFA’nın ana misyonu, serbest rekabet ve tüketicinin seçim hakkını elinde bulundurmasını sağlamaktır. FIGIEFA 3 senedir seçimle gelen bir yönetim kuruluyla yönetilmektedir. Mayıs 2012’de Brüksel’de bir seçimli genel kurul yapıldı. İlk defa Türkiye’den bize gelen bir yazıda bir önceki yönetim kurulunun aynen devam etmesi talep ettiğini ancak 1 kişinin emekli olmasından dolayı 1 kişilik boşluk olacağından bahsetti. Biz de kendi aramızda tartıştık. Neden Türkiye’den bir aday olmasın dedik ve adaylığımızı açıkladık. Tek bir sandalye için 10 aday vardı. Türkiye’nin o gün ki büyüme hızı ve olumlu imajı ve derneğimiz bünyesinde çalışan uluslararası şirketlerin yetkililerin Avrupa’da yaptığı lobi sayesinde açık ara farkla YPG temsilcisi olarak ben aldım. Biz FIGIEFA’nın tamir hakkı kampanyasında Avrupa’dan gerçeklerden biraz uzağız. Türkiye’de başarılı olmuş servis ağı sayısı Avrupa’ya göre çok daha az. Toplu bir merkezden bunların koordine edilmesi başarıyı da daha fazla getiriyor. Kısa vadede bunun hayata geçmesi açısından Türkiye’de risk olduğunu düşünüyoruz.”