“Nereden çıktı bu elektrikli araçlar?”
Dünya otomotiv sektörü, elektrikli araçlara kilitlenmiş durumda. Doğadaki kaynakların azalması, benzin fiyatlarının önlenemez yükselişi derken bir de çevre dostu teknolojileriyle elektrikli araçların gelişim hızının önüne geçmek mümkün değil. Dünya otomotiv sektörü önündeki bu önemli fırsatı kaçırmamak için vargücüyle çalışıyor.
2009 yılında Hibrid elektrikli araç aküsü üreten Yiğit Akü, elektrikli araçlar için gerekli olan Lityum İyon aküleri üzerine 1 milyon dolarlık bir yatırım yaparak, AR-GE laboratuarı kurdu. Elektrikli araç aküsünde Avrupa birinciliğini hedefleyen Yiğit Akü’nün Genel Müdürü Dr.Hulki Büyükkalender, hem otomotiv hem akü sektörü için elektrikli araçların dününü, bugününü ve yarınını değerlendirdi.
Büyükkalender, “Nereden çıktı bu elektrikli araçlar” sorusunu sormamak için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine işaret ederek, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘İlk Türk otomobilini üretin’ çağrısını, ‘Türkiye’nin ve dünyanın elektrikli otomobildeki en iddialı elektrikli otomobilini üretin’ olarak algılamak Türk otomotiv sektörü için büyük bir fırsat olacaktır” dedi. Büyükkalender, elektrikli araç ve aküleriyle ilgili soruları yanıtladı.
Teknoloji tarihine baktığımızda “değişimi” nasıl değerlendirebiliriz?
Bazı sektörlerde inanılmaz hızla yaşanan değişimin, bazı sektörlerde neredeyse kaplumbağa hızında gittiğini görünce şu tespiti yapıyoruz: Teknoloji tarihinin bize gösterdiği iki gelişim şekli var. Birincisi, sürekli değişen ve kendi ile yarışan “Hızlı Gelişimler”, ikincisi de sanki hiç değişmeyecekmiş gibi on yıllarca sadece küçük versiyonlar ile süre gelip aniden bir anda zıplayarak çağ değiştiren “Kilit Değişimler”.
Elektriğin bulunuşu ile beraber dünya değişim ivmesini arttırdı. Bu değişime bir de internet eklenince iletişimde Einstein’ın hız sınırını yakalamış olduk.
Örneğin, haberleşmede postalar, atlılar, eğitilmiş kuşlar, sonra çeşitli motorlu taşıtlar derken kablo ile iletişimin inanılmaz hızı artık “Bu son teknolojidir” diyenlere onlarca yıl sonra yeni sürpriz getirdi: “Kablosuz iletişim ve internet”. Eskiden haberleşmek için “iletişim kurmak” sorun idi, şimdi iletişimden uzak kalmak neredeyse imkansız bir hal aldı. İnternetin 1990’lı yıllarda başladığını hatırlayınca, sanki sadece 20 yıldır değil de, 100 yıldır varmış gibi bütünleştiğimizi görüyoruz.
Günümüzde, sürmekte olan çok önemli bir değişim daha var, o da “Elektrikli Araçlar”.
“Nereden çıktı bu elektrikli araçlar?” sorusu hiç gündemden düşmüyor…
Bu o kadar önemli bir konu ki dünyanın mevcut düzenini alt üst edebilecek bir potansiyele sahip. Hem firmalar hem ülkeler için önemli bir fırsat ve aynı zamanda önemli bir tehdit. Türk Hükümeti bu konunun hassasiyetini ve potansiyelini görüyor. Başbakanımızın otomotivcilere seslendiği “İlk Türk otomobilini üretin” çağrısını daha da spesifik algılamak mümkün. Aslında bence Başbakan “Türkiye’nin ve dünyanın elektrikli otomobildeki en iddialı elektrikli otomobilini üretin” demek istiyor. Bu sadece otomotivcilerin değil, Türkiye’nin gücünü arttırabilecek bir potansiyel.
Doğal olarak firmaların bu konudaki olgunlaşması büyük çapta; kanunsal gereklilikler, teknik-ticari altyapı, AR-GE ve rekabet alt yapısı ile bağlantılı olarak gelişecektir. Vizyonuna göre kimi içinde yer alacak, kimi dışarıdan izleyecek, kimi de ne olduğunu dahi anlamayacaktır. Ancak herkes için risk var olacaktır.
Elektrikli araç nedir?
Elektrikli çalışan motorları olan, sessiz, havayı kirletmeyen, motorun gücünü regülatör vasıtasıyla, defalarca şarj edilebilen aküden aldığı enerji ile hareket eden, kablolardan oluşan bir araç. Elektrikli araç aküsü prensip olarak üç yol ile şarj edilebilir: Doğrudan elektrik şarjı, tekerleklerden rejenerasyon ile aküye şarj ve araç üzerinde elektrik enerjisi üreten ayrı bir sistem ( Örn; Güneş pilleri vs.).
Daha önce Yiğit Akü ile Forum Mühendislik’in 2009 yılında yaptığı Hibrid elektrikli araçta HİBRİKİT-HEB ENERJİ olarak bu sistemin üçü de kullanılmıştı.
Elektrikli araç ile şu anki sanayide değişim bekleniyor mu?
Elektrikli araçlar devreye girdiği andan itibaren motor, motor aksamı, bağlantıları, yağlar, filtreler, benzin deposu, ateşleyiciler ve bağlantıları, mevcut kablo düzenekleri, aktarma organları, benzin boruları, egzoz boruları, soğutma sistemi, radyatör, vites kutusu, benzin göstergesi, cantlar kısacası bir araçta bulunan 3000 parça; hepsi değişime ayak uydurmak zorunda kalacaktır.
Bu ne anlama geliyor? Bunları üreten fabrikalar, alt tedarikçiler, taşıyıcılar, hammadde sağlayıcıları zaman içinde hızlı hareket edemezlerse kendilerine şu soruyu soracaklar; “Nereden çıktı bu elektrikli araçlar!”
Eğer ki kendinize bu soruyu soruyorsanız, ofsayda düşmüşsünüz demektir. Ofsayda düşen firmalara kötü haber, maçın yeni başlama düdüğü olmayacak. İyi haber, muhtemel geçiş zamanı 10 veya 20 yıl olacak ve tabi ki daha çabuk olması da muhtemel…
Elektrikli araçlara geçiş nasıl sağlanacak sizce?
Belki ilk geçiş özellikle Hibrid araçların otomotiv sanayi açısından yaygın kullanımı ile bu geçişin yumuşatılması olacak. Bizce Hibrid araçlar aslında otomotiv firmaları için geçişe direnecek ve zamana yayacak bir fırsat sunacak. Bu geçişi uzatmak isteyen hatta ellerinden gelse hiç uygulamak istemeyen otomotiv firmalarının olacağını tahmin etmek güç değil! Belki de şimdiden soruyorlardır; Nereden çıktı bu elektrikli araçlar?
Petrol endüstri açısından elektrikli araçları değerlendirir misiniz?
Petrol endüstrisine de tabiî ki elektrikli araçlar sempatik gelmiyor. Dünyadaki araçlarda tüketilen yakıtların günlük ticari hacmi trilyon dolar ile ölçülüyor. Doğaldır ki alternatif tüketimlerin devreye girmesi ya da ilgili alt yapıda gerekli değişimleri sağlamak bir miktar zaman alacaktır. Petrol fiyatlarının galonunun 20 doların altına düşmesi böyle bir senaryoda sürpriz olmaz. Petrol endüstrisinde olanlar bu soruyu belki de 20 yıldır soruyor; Nereden çıktı bu elektrikli araçlar?
Diğer taraftan rekabet içindeki global otomotiv sanayi (özellikle zaten benzin üreticisi olmayan ülkelerin otomotiv sanayi?- ki Türkiye bu klasmanda düşünülebilir-kendine yeni çıkış noktaları arıyor, egzoz dumanından yayılan çevresel ve insan sağlığı riskinin boyutları artık ölçülüyor. Güneş enerjisinin kullanım kabiliyetinin artmasına yönelik çalışmaların hızlanması, gelişimini hızlandıracak unsurlar olarak karşımızda duruyor.
Elektrikli araçların nasıl geçmişi var?
Belki birçok kişi için elektrikli araç sanki yeni gibi görülebilir. Aslında hiç de öyle değil. Bu konudaki çalışmalara ve hatta seri üretimlere baktığınızda aslında 20 yıl öncesine baktığımızı görüyoruz. (GM EV1). Biraz daha örnekleri deşecek olursanız 30 hatta 40 yıl öncesinin prototip çalışmalarını görebilirsiniz.
İzmir’de troleybüslerin, 1970’li yıllarda yüzde 100 elektrikle çalıştığı (tellere temas ile) zamanları hatırlayanlarınız olacaktır. O zamanlar akü sektörü maalesef bu çalışmaları yapabilecek kabiliyette değildi.
Elektrikli araçlar Hibrid olsun, tam elektrikli olsun ya da yakıt pili kullansın, yoğun çalışmalara tabii.
Peki Elektrikli araç mı, Yakıt pili kullanan Hidrojen Aracı mı yoksa Hibrid araç mı?
Bizce Başlangıçta Hibrid fakat sonrasında, kesinlikle elektrikli araçlar. Yakıt pili ile çalışacak hidrojen yakıtlı aracın yaygınlaştırılması için şimdilik daha uzun bir süreye ihtiyaç olduğu görünüyor.
Böyle demememizin sebebi Yiğit Akü olarak Elektrikli araçlar için Lityum Pili üzerine çalışmamız değil, yaptığımız araştırma ve bilgiler ışığında sebepleri şöyle görüyoruz:
1) Bu tür bir aracın yakıt pili kullanabilir hale gelmesinin maliyeti şimdilik görece çok pahalı.
2) Gerekli miktardaki Hidrojenin uygun biçimde yakıt pili haline gelip araçta depolanabilmesi ve güvenliğinin sağlanması şimdilik büyük sıkıntı.
3) Diyelim ki uygun gelişim sağlandı, bu sefer dolum istasyonlarının gerekli alt yapı ile yaygınlaşmasını sağlamanın bedeli pek makul görünmüyor.
4) Birde diğer ucuz rakip alternatif çalışmaların (yani elektrikli araçların) başarılı olmaması gerekiyor.
Bunların dışında farklı alternatiflere dönüşlerin olması da normaldir. Öte yandan petrol türevi bir yakıt ile farklı alternatiflerin zorlanacağını görmek petrol endüstrisi açısından şaşırtıcı olmayacaktır.
Bu tabloda, elektrikli araç yarışının zaten başlamış olduğunu fakat hızlı gitmenin gereklerinin sağlanması adına bugüne kadar çok zorlayıcı düzenleme ve teşvikte bulunulmadığını düşünüyoruz.
Yiğit Akü olarak Lityum İyon çalışmaları konusunda neler yapıyorsunuz?
Lityum İyon türevlerinin elektrikli araçlardaki başarısı şu an Yiğit Akü de dahil dünyadaki birçok araştırma grubu bu pillerin geliştirilmesine odaklamış durumda. Birçok yerde üretimi zaten yapılan Lityum pillerinin gelişmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. İşte bu noktada Yiğit Akü olarak, tüm imkanlarımızı seferber ederek ilerliyoruz. Global arenada başarılı olmak için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı Araştırma ve Geliştirme ( AR-GE ) merkezimizdeki uzman ve araştırmacılar, çeşitli üniversiteler ile ortak çalışma içinde çalışmalarını sürdürüyor.
Hedefimiz bugünkü Lityum pillerinin daha gelişmiş ve daha güvenli hale getirilmesi ve üretime geçilmesi. Bu konuda özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın desteği, Hükümetimizin kararlı yaklaşımları, iştahı olan gelişimi hedefleyen firmalar için önemli fırsatlar sunuyor.
Yiğit Akü’nün elektrikli araç aküsü konusunda hedefleri nelerdir?
YİĞİT AKÜ nün elektrikli araç kronolojisi 2007 yılında başlıyor. AR-GE çalışmalarını 2014 yılında tamamlamayıp, 2015 yılında seri üretime geçmesi hedefleniyor. Elbette bu adımları bu kadar hızlı atmamız, kendilerini sanayi ve gelişime adamış Yönetim Kurulu’nun desteği ve geniş vizyonu olmaksızın mümkün olmazdı.
Çalışmalarımızı hem binek araç hem de otobüs üzerinde uygulamak üzere planladık. Otomotiv firmaları ile görüşüp bu konuda ciddi proje yapacak işbirliği sağlamayı umuyoruz.
Elektrikli araçlarda YİĞİT AKÜ olarak çalışmalarımız aslında 3 ana başlıkta toplanıyor:
1) Akü (Lityum İyon)
2) Akü-Araç Yönetim Sistemi (AAYS)
3) Hızlı şarj istasyonları.
Birinci başlık olan Lityum İyon Akü çalışmaları sürerken, ikinci başlık AAYS çalışmalarımızı da bu yıl içinde yan sanayimiz ile beraber başlatıyoruz. Hızlı Şarj İstasyonları çalışmaları ise 2012 yılında devreye girecek.
Elektrikli araçlar ile ilgili kanun, mevzuat ve teşvikler ne durumda?
Elektrikli araçlar ile ilgili mevzuat değişiklikleri açısından önümüzdeki yıllarda daha hızlı davranılması gerekebilir. Bu konudaki dünya uygulamaları incelenirken, gerekli bilgi deneyimi olan komisyonlar kanalı ile daha yüksek özgüvenle kararlar alınması belki de bürokrasi açısından en sancılı zamanları da beraberinde getirecektir. Bir yanda uygulamaya yönelik gereklilikler tanımlanırken, diğer taraftan “0” (sıfır) emisyon zorunluluğu kanunsal olarak istenebilir ki -bu firmaları zorlayarak- belirli yıllarda belirli oranlar ile bu geçiş hedeflenebilir. Olası vergi indirimi ya da devletin gelir dengesi ihtiyaçları doğrultusunda, daha farklı uygulamalar da teşvik edici olacaktır. Ancak radikal kararlar ve sonuçlar olmadan geçişi hızlandırmak pek kolay görünmüyor.
Değişimi fırsata dönüştürmek için araştırarak, geliştirerek, çok çalışmamız gerekiyor. Şu an otomotiv yan sanayisi olarak gurur duyduğumuz ülkemizde hem ana sanayi hem de yan sanayi bu değişimi çok iyi algılamak ve AR-GE çalışmalarında kendilerine düşen paylar için şimdiden çalışmaya başlamak zorunda. Aksi takdirde şu soruya hazır olunması gerekiyor;
“Nereden çıktı bu elektrikli araçlar?”